Ne istediğini bilmeden birine kapılmak, içeriğini bilmeden bir işe girişmek gibi...
Onun hislerini düşünüp durursun, seviyor mu, özlüyor mu, uzaktayken beni düşünüyor mu, öperken gerçekten beni hayatına dahil etmek istiyor mu diye.
Hep "o"nları kötüledim ya, bugün biraz kendimize bakalım! Kendimize soralım gerçekten o mu istediğimiz yoksa başka bir arayış mı bizimkisi?
Herkesin sığınacağı birine ihtiyacı vardır. Anne babayla başlar bu ya da sen büyürken yanında olan kim varsa. Büyüdkçe özgürlük isterken onların yörüngesinden kopup başka yörüngeye adapte olmak istersin. Olmaz tabii ki, dostluklar aşklar söner gider sen kendi galaksinde savrulan gezegen olursun!
Peki aşkların da senin için aynı şeyi düşündülerse?
Elinden gelenin en iyisini verdin mi ona?
Sevdin mi cidden yoksa bi boşluk mu doldurdun?
Korkun yalnızlık mıydı yoksa onsuzluk mu?
Yapmadım dediğin şeyleri yaptın aslında farkında olmadan. Kıyasladın onu başkalarıyla, değiştirmeye çalıştın. Yalan söylemedin belki ama doğruları da söylemedin ki, gizledin.
Sen aslında onu gerçekten hiç istemedin, sadece yalnızlıktan korktuğun için sarılmıştın ona. Onsuzluk değildi seni korkutan. Gittiğinde ağladın ya, başkası gitse de ağlayacaktın.
Sen bencilin tekisin! Kendini sevdiğin için ağladın, onu değil. Sana yapılan haksızlık olabilir ama sen de haksızlık etmedin mi ona.En başta seviyorum derken bile seviyor muydun ki? Laf olsun! Sonra alışkanlık olsun..
O gitti, sen yalnız kaldın, yalnızlığına ağladın.
Simdi kalk bi aynada şişmiş gözlerine yalan söylemeden bak! Bi daha kendini yalanlarına kaptırma. Kendine güvendiğin zaman, senin için birisinin "işte o!" diyebileceğine inandığın zaman aç kalbini! Yoksa yalanların anlamı yok, ne kendini yıprat ne de yalandan "o"nu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder