22 Kasım 2011 Salı

özle

Uzaktaki birşeyi özlemek , özlem değildir. Geçmişi, geçmişteki birini özlemek, özlem değildir. Özlemeye değer olan yakındakini özlemektir. Otobüse bindiğinizde el salladığınız insanı özlemektir gerçek özlem. En yakınını özlemektir. Uzun zamandır aklına gelmeyip bi anda özlüyorsan birşeyleri, bu hevestir. Bir anda canının pasta çekmesi gibi. Kışın en soğuk günü yazı özlemek gibi. O, o anlıktır. Geçmişteki birini düşünüp özlemezsin, özleseydin onu gittiği ilk anda özlerdin.

İnsan hergün gördüğü kişiyi özleyebilir. Gece yanında uyuduğun kişiyi sabaha kadar özlersin, uykudan bile kıskanırsın bazen. Yanından ayrıldığında arkasından bakıp özlersin. Ertesi gün göreceğini bile bile özlersin işte. Seni özledim demezsin hiç, özlemek geçmiş zamana uymaz, gerçekten özlüyorsan , seni özlüyorum demelisin. Ve bunu hissediyorsan sıkıca tutunmalısın ona. Özlem giderilecek birşey değildir. Sevdiğin şeyi hep özlersin ve zamanla özlemeyi de seversin.

8 Kasım 2011 Salı

Suyun altı

Suyun altına dalıyorum sessizlik, başımı çıkardığımda duyduğum sadece benim nefesim, gördüğüm renk mavi, hissettiğim tek şey ıslaklık ve tüm kaslarım hareket ediyor, yoruluyorum...

'Suyun altına dalıyorum, babamla göz gözeyiz çığlık atıyoruz nefessiz kalana kadar. Minicik ellerimden tutup çekiyor. Hızla suyun üstüne çıkıyoruz. "Anneeeee! Duydun mu?" Kafasını sallıyor,hiç bir zaman duyuramadım suyun altında ona sesimi. Oysa ben içeride duyuyorum. Nasıl duymaz?'

Tekrar dalıyorum, 15 yıl hergun suyun altında bagırıyorum. Kimse duymuyor. Suyun altında geçen her saniyem, o anı hatırlayarak geçiyor. Babamın babam olduğu zamanlar.

Ve denizden çıkıp annemin yanına gittiğimizde, annemin babama neden teşekkür ettiğini 15 yıl sonra öğreniyorum...

6 Kasım 2011 Pazar

Rüyalarım

Geçen 6 ay boyunca ne yaptı Salkım? Elinde yine monoton hayatı, ilginç birşeylerin olmasını umdu belki yazmak için,durdu düşündü ve bekledi farklı bir rüya görmeyi.

Geceleri uyuyamamamın sebebi rüyalarımın bile gerçeklerim olması. Gerçek olacak değil, gerçek olan. Yani rüyalarımda anılarım var, önemli , önemsiz, bir an, bir kare ya da bir olay. Bazen hatırladığım şeyler, bazen hiç anımsayamadığım ama yaşadığım şeyler...

İlk annem farketti. İlkokula yeni başlamıştım. Bir sabah kalkıp "Rüyamda anneannemin balkonundaydım, bi saksıyı kırmışım sen topraklarını süpürüyorsun, anneannem de ayakkabılarımı çıkartıp içeriye oturtuyor beni. Sonra balkonun demirine bi kuş konuyor , ben de koşturup onu uçurmak için tekrar balkona çıkıyorum. Eşiğe takılıp düşüyorum, alnım kanıyor."

Başımın yanında hala izi vardır. Annem o sabah şaşırmıştı, ertesi sabah yine sordu gece ne rüya gördün diye, sonraki her sabah böyle geçti,anılarımı hatırlayarak. Bazen insanın yüzünde bir gülümseme bırakıyor, bazen de istemediğin şeyleri hatırlatıyor,yaşatıyor bir daha.

Yaşlanınca hoşuma gidecek bir özellik belki ama şimdi hayal kuramamak sürekli geçmişte yaşamak ve rüyalarımda bile bu monoton hayatı yaşıyor olmak beni çok sıkıyor...Saat 3:22 ve ben uyuyamıyorum korkumdan.

3 Kasım 2011 Perşembe

Geri Dönüş

Kırık pencere rüzgarın siddetiyle acıldı.

Rüzgar, perdemi koparmak istedi, asıldı. 
Rüzgar, dağınık odamın ortasına saçtı kağıtlarımı. 
Rüzgar, dışarıdan tozunu pisliğini getirdi. 
Rüzgar, uğultusuyla korkuttu beni. 

Kapı çarptı, pencere kapandı.

Sen, rüzgar, hayatıma bir anda girip ruhuma koparmak istercesine asılıp anılarımı dağılmış hayatıma saçıp tüm kötülüğünü bırakarak, beni korkutarak çarpıp kapıyı gittin.

Şimdi rüzgar, seni mi suçlamalıyım yoksa kırık penceremi mi?