Uzaktaki birşeyi özlemek , özlem değildir. Geçmişi, geçmişteki birini özlemek, özlem değildir. Özlemeye değer olan yakındakini özlemektir. Otobüse bindiğinizde el salladığınız insanı özlemektir gerçek özlem. En yakınını özlemektir. Uzun zamandır aklına gelmeyip bi anda özlüyorsan birşeyleri, bu hevestir. Bir anda canının pasta çekmesi gibi. Kışın en soğuk günü yazı özlemek gibi. O, o anlıktır. Geçmişteki birini düşünüp özlemezsin, özleseydin onu gittiği ilk anda özlerdin.
İnsan hergün gördüğü kişiyi özleyebilir. Gece yanında uyuduğun kişiyi sabaha kadar özlersin, uykudan bile kıskanırsın bazen. Yanından ayrıldığında arkasından bakıp özlersin. Ertesi gün göreceğini bile bile özlersin işte. Seni özledim demezsin hiç, özlemek geçmiş zamana uymaz, gerçekten özlüyorsan , seni özlüyorum demelisin. Ve bunu hissediyorsan sıkıca tutunmalısın ona. Özlem giderilecek birşey değildir. Sevdiğin şeyi hep özlersin ve zamanla özlemeyi de seversin.
22 Kasım 2011 Salı
8 Kasım 2011 Salı
Suyun altı
Suyun altına dalıyorum sessizlik, başımı çıkardığımda duyduğum sadece benim nefesim, gördüğüm renk mavi, hissettiğim tek şey ıslaklık ve tüm kaslarım hareket ediyor, yoruluyorum...
'Suyun altına dalıyorum, babamla göz gözeyiz çığlık atıyoruz nefessiz kalana kadar. Minicik ellerimden tutup çekiyor. Hızla suyun üstüne çıkıyoruz. "Anneeeee! Duydun mu?" Kafasını sallıyor,hiç bir zaman duyuramadım suyun altında ona sesimi. Oysa ben içeride duyuyorum. Nasıl duymaz?'
Tekrar dalıyorum, 15 yıl hergun suyun altında bagırıyorum. Kimse duymuyor. Suyun altında geçen her saniyem, o anı hatırlayarak geçiyor. Babamın babam olduğu zamanlar.
Ve denizden çıkıp annemin yanına gittiğimizde, annemin babama neden teşekkür ettiğini 15 yıl sonra öğreniyorum...
'Suyun altına dalıyorum, babamla göz gözeyiz çığlık atıyoruz nefessiz kalana kadar. Minicik ellerimden tutup çekiyor. Hızla suyun üstüne çıkıyoruz. "Anneeeee! Duydun mu?" Kafasını sallıyor,hiç bir zaman duyuramadım suyun altında ona sesimi. Oysa ben içeride duyuyorum. Nasıl duymaz?'
Tekrar dalıyorum, 15 yıl hergun suyun altında bagırıyorum. Kimse duymuyor. Suyun altında geçen her saniyem, o anı hatırlayarak geçiyor. Babamın babam olduğu zamanlar.
Ve denizden çıkıp annemin yanına gittiğimizde, annemin babama neden teşekkür ettiğini 15 yıl sonra öğreniyorum...
6 Kasım 2011 Pazar
Rüyalarım
Geçen 6 ay boyunca ne yaptı Salkım? Elinde yine monoton hayatı, ilginç birşeylerin olmasını umdu belki yazmak için,durdu düşündü ve bekledi farklı bir rüya görmeyi.
Geceleri uyuyamamamın sebebi rüyalarımın bile gerçeklerim olması. Gerçek olacak değil, gerçek olan. Yani rüyalarımda anılarım var, önemli , önemsiz, bir an, bir kare ya da bir olay. Bazen hatırladığım şeyler, bazen hiç anımsayamadığım ama yaşadığım şeyler...
İlk annem farketti. İlkokula yeni başlamıştım. Bir sabah kalkıp "Rüyamda anneannemin balkonundaydım, bi saksıyı kırmışım sen topraklarını süpürüyorsun, anneannem de ayakkabılarımı çıkartıp içeriye oturtuyor beni. Sonra balkonun demirine bi kuş konuyor , ben de koşturup onu uçurmak için tekrar balkona çıkıyorum. Eşiğe takılıp düşüyorum, alnım kanıyor."
Başımın yanında hala izi vardır. Annem o sabah şaşırmıştı, ertesi sabah yine sordu gece ne rüya gördün diye, sonraki her sabah böyle geçti,anılarımı hatırlayarak. Bazen insanın yüzünde bir gülümseme bırakıyor, bazen de istemediğin şeyleri hatırlatıyor,yaşatıyor bir daha.
Yaşlanınca hoşuma gidecek bir özellik belki ama şimdi hayal kuramamak sürekli geçmişte yaşamak ve rüyalarımda bile bu monoton hayatı yaşıyor olmak beni çok sıkıyor...Saat 3:22 ve ben uyuyamıyorum korkumdan.
İlk annem farketti. İlkokula yeni başlamıştım. Bir sabah kalkıp "Rüyamda anneannemin balkonundaydım, bi saksıyı kırmışım sen topraklarını süpürüyorsun, anneannem de ayakkabılarımı çıkartıp içeriye oturtuyor beni. Sonra balkonun demirine bi kuş konuyor , ben de koşturup onu uçurmak için tekrar balkona çıkıyorum. Eşiğe takılıp düşüyorum, alnım kanıyor."
Başımın yanında hala izi vardır. Annem o sabah şaşırmıştı, ertesi sabah yine sordu gece ne rüya gördün diye, sonraki her sabah böyle geçti,anılarımı hatırlayarak. Bazen insanın yüzünde bir gülümseme bırakıyor, bazen de istemediğin şeyleri hatırlatıyor,yaşatıyor bir daha.
Yaşlanınca hoşuma gidecek bir özellik belki ama şimdi hayal kuramamak sürekli geçmişte yaşamak ve rüyalarımda bile bu monoton hayatı yaşıyor olmak beni çok sıkıyor...Saat 3:22 ve ben uyuyamıyorum korkumdan.
3 Kasım 2011 Perşembe
Geri Dönüş
Kırık pencere rüzgarın siddetiyle acıldı.
Rüzgar, perdemi koparmak istedi, asıldı.
Rüzgar, dağınık odamın ortasına saçtı kağıtlarımı.
Rüzgar, dışarıdan tozunu pisliğini getirdi.
Rüzgar, uğultusuyla korkuttu beni.
Kapı çarptı, pencere kapandı.
Sen, rüzgar, hayatıma bir anda girip ruhuma koparmak istercesine asılıp anılarımı dağılmış hayatıma saçıp tüm kötülüğünü bırakarak, beni korkutarak çarpıp kapıyı gittin.
Şimdi rüzgar, seni mi suçlamalıyım yoksa kırık penceremi mi?
8 Nisan 2011 Cuma
Kağıttan gemilerim
Benim bir seker büyük teyzem vardı, annemin teyzesi. Sizofrendi.
Bir de dedem, aklı gider gelirdi, "unuttun mu dede?" dedigimde "ben sadece sıkıntılarımı unuturum" derdi...
Dedem kagıttan gemi yapmayı ögretmisti bana, ben kücücükken, ben de takvim yapraklarından gemiler yapardım, onlara her gidisimde.
Bazen buyuk teyzem de orada olurdu, izlerdi beni, gemi yapısımı. Sonra verirdim ona: "Bu gemi senin olsuuun"
derdim. Alırdı onu guzelce yerlestirirdi sütyenine. İstanbul'daki torunlarına götürürdü. Hic görmedim torunlarını. Ama onla hep gemi yolladım.
Teyzem öldügünde annemden cok ben üzüldüm. Cünkü ben kücükken, o da benim kadar kücüktü. O dertlerini benim yaptıgım kagıt gemilere bindirip gotururdu hayal aleminde.
Yıllar sonra yine kagıttan gemiler yapıyorum. Her sıkıldıgımda sıkıntımı icine koyup denize salıyorum...
24 Şubat 2011 Perşembe
ağlayacak gücüm kalmadı...
Kavga ederken tutamadım kendimi ağladım, bağıra çağıra,
Film izledik, bizde olmayan ve hiçbir zaman olmayacagını bildigim duyguları gördüm ağladım, için için
Sokakta gülüşen çiftleri kıskandım ağladım, akşamları sen görmeden
En ufak romantizminde ağladım, mutluluğa açlığımdan
Bana kızdığında ağladım, sana kızdığımda ağladım
Umursamaz tavırlarını gördüğümde sinirden ağladım
Telefonu yüzüme kapadığında, kapıyı yüzüme çarptığında ağladım
Sen küfrederken ağladım, benim ağladığımı görüp de güldüğünde ağladım
Sen gelirken ağladım, ben bunları mı hakediyorum diye
Sen giderken ağlamadım....
Ağlayacak gücüm kalmadı...
Film izledik, bizde olmayan ve hiçbir zaman olmayacagını bildigim duyguları gördüm ağladım, için için
Sokakta gülüşen çiftleri kıskandım ağladım, akşamları sen görmeden
En ufak romantizminde ağladım, mutluluğa açlığımdan
Bana kızdığında ağladım, sana kızdığımda ağladım
Umursamaz tavırlarını gördüğümde sinirden ağladım
Telefonu yüzüme kapadığında, kapıyı yüzüme çarptığında ağladım
Sen küfrederken ağladım, benim ağladığımı görüp de güldüğünde ağladım
Sen gelirken ağladım, ben bunları mı hakediyorum diye
Sen giderken ağlamadım....
Ağlayacak gücüm kalmadı...
18 Şubat 2011 Cuma
ben, bir bayan olarak...
Ben , bir bayan olarak, istediğimi giyip çıkarım evimden! Kimse ne eteğime karışabilir , ne saçıma , ne parfümüme...
Ben , bir bayan olarak, hem kız hem erkek arkadaslarıma aynı mesafedeyimdir! Erkek diye santim koyamam arama, evine de giderim sinemaya da...
Ben , bir bayan olarak, gece dışarı çıkarım ailemle, dostlarımla. İçerim tatlı tatlı. Eve de otobusle dönerim ayakta durmaya mecalim olmasa da...
Ben , bir bayan olarak sevgilime sarılıp gezebilirim sokaklarda. Annemle tanıştırırım hayatımdaki insanı, bilsin tanısın güvensin diye...
Ben, 30 erkeğin çalıştığı ofiste tek bayan çalışanım. Gerekirse gece de giderim işime, tek başıma da giderim başka şehirlerde toplantılara...
Ben, bir bayan olarak, babama rakısını doldurup ilk yudumunu alırım, canım kızım der sacımı oksarken!
Ben, ÖZGÜR bir bayan olarak, ne dövüş bilirim ne yanımda çakı taşırım ne de biber gazı... Ben böyle güvenirken bu hayata, diger insanlara, basıma PİS birşey gelmemesi için benim mi özgürlüğümün gitmesi gerek!
ADAM olamayan adama batıyorsa tum bunlar ve dahası, o zaman durun ve düşünün! Biz nereye gidiyoruz??
Ben , bir bayan olarak, hem kız hem erkek arkadaslarıma aynı mesafedeyimdir! Erkek diye santim koyamam arama, evine de giderim sinemaya da...
Ben , bir bayan olarak, gece dışarı çıkarım ailemle, dostlarımla. İçerim tatlı tatlı. Eve de otobusle dönerim ayakta durmaya mecalim olmasa da...
Ben , bir bayan olarak sevgilime sarılıp gezebilirim sokaklarda. Annemle tanıştırırım hayatımdaki insanı, bilsin tanısın güvensin diye...
Ben, 30 erkeğin çalıştığı ofiste tek bayan çalışanım. Gerekirse gece de giderim işime, tek başıma da giderim başka şehirlerde toplantılara...
Ben, bir bayan olarak, babama rakısını doldurup ilk yudumunu alırım, canım kızım der sacımı oksarken!
Ben, ÖZGÜR bir bayan olarak, ne dövüş bilirim ne yanımda çakı taşırım ne de biber gazı... Ben böyle güvenirken bu hayata, diger insanlara, basıma PİS birşey gelmemesi için benim mi özgürlüğümün gitmesi gerek!
ADAM olamayan adama batıyorsa tum bunlar ve dahası, o zaman durun ve düşünün! Biz nereye gidiyoruz??
27 Ocak 2011 Perşembe
Duygu Değişimi
İnsanı değiştiren nedir? Birkaç ay önce dostum dediğin kişi nasıl düşmanın olur? Hayatım dediğin adam nasıl defol git der? Cevaplarını bilsem herhalde ilaç gibi koyardım önüne, ilişkiden önce ve ilişkiden sonra içilmek üzere. Bildiğim birşey yok salkım saçma konuşmak istedim sadece, ben de bir takım sıkıntılar çektim ve muhtemelen çekmeye de devam edeceğim...
Duygu değişikliğini bir örnekle açıklamak mümkün aslında. Küçük bir hikaye kuralım hemen, "sevdiğin kişi elinizi tutuyor." İlişki öncesi bu hayal parçası seni heyecanlandırıyor, gülümsetirken içine merak salıyor 'olur mu ki?' diye düşündürüyor...O yoğunluk adamın sana yaklaşmasıyla tavan yapıyor. O zaman ilk duygumuz: HEYECAN. "O ilk heyecanımız hiç bitmesin" derler ya aha da o işte! Tabii ki biteeer yerini rutin haller alır. İlişki ilerler ve sen artık onun elini tutarken heyecan duymazsın, otomatiğe bağlamışsındır, elin gider. Bunun hayalini de kurmazsın.İkinci duygumuz bu durumda SABİT. İlerliyor muyuz? Evet... Bu arada MUTLULUK önceleri ivmeli artış grafiği çizerken, şu sıralarda stabil ilerliyor. İlişkideki o naaalet döneme yaklaşıyoruz. Bir taraf sürekli ilgi gösteriyor ilgi istiyor diğer taraf ooooflarda. Ağlamaları duyuyorum. "Ama sen hiç bööööyle yapmazdıııın!" "Sen artık beni eskisi kadar sevmiyosuuuuun" vs. Neydi hayalcik elele tutuşmak mı? Adam elini atar gider bu cümlelerden sonra ooooflarıyla... Oysa sen cevap olarak ne bekliyorsun? -Olur mu öyle şey hayatımın feleği pardon meleği, sevmez olur muyum? diyip elini tutmalı dimi? Yok canım öyle birşey, bunu diyorsa bile dişlerini sıkıp içinden şu cümleyi kuruyordur: "Olur mu öyle şey, hayatımın taaaa..., ille adama sövdürtcek yaaa, sevmeyenin allah belasını versin nerden çıkıyor bu konular anlamıyorum ki!" Mutluluk azalırken artık el tutma değil düşüncen, içinde KUŞKU, KORKU, ÜZÜNTÜ var. Elele dolaşan çiftler gözüne batmaya başlıyor: KISKANÇLIK boy gösteriyor. Derken hiç elini tutmaz oluyor, KIRGINLIK KIZGINLIK ÜMİTSİZLİK derken bi kaşlarını çatıyorsun bi ağlıyorsun bi bağırıyorsun, eskiden kahkahalar atarken. Heee o zaman diyeceksin ki, güleceğim günler yakın!
Çünkü dibin dibi yok! Yani senin duyguların tekneden denize düşmüş, en fazla batar. Dibindeki kumun metrelerce altına girmesi gibi birşey olamaz,korkma! Ayrıca sen duygularına can simidi atarsan su üstüne cıkıp başka tekneye de binebilir. Hatta yüzme öğretirsen of of of:)
Bütün kötü duyguları hissettik mi? Üzüldük, ağladık, suçladık, kıskandık falan fıstık; sonuç apaçık ortada bitmişsiniz, bu durumda o bizim minik hayalcik, duyguları cızzzzzlatacak cinsten. Güneş yanığı gibi dokununca acıyacak. Bırak dokunma dokundurtma da... Bekle geçecek. Tekrar güneşe çıkayım deme dozunu zaten aştın! O hayalcik düşündükçe ağlatacak, dokundukça sızlatacak. En iğrenç günleri bile özleyeceksin. Sonra da bronzlaşınca... Tatlııııım tekne değil gemi yanaşıyor gemiiii:)
Duygu değişikliğini bir örnekle açıklamak mümkün aslında. Küçük bir hikaye kuralım hemen, "sevdiğin kişi elinizi tutuyor." İlişki öncesi bu hayal parçası seni heyecanlandırıyor, gülümsetirken içine merak salıyor 'olur mu ki?' diye düşündürüyor...O yoğunluk adamın sana yaklaşmasıyla tavan yapıyor. O zaman ilk duygumuz: HEYECAN. "O ilk heyecanımız hiç bitmesin" derler ya aha da o işte! Tabii ki biteeer yerini rutin haller alır. İlişki ilerler ve sen artık onun elini tutarken heyecan duymazsın, otomatiğe bağlamışsındır, elin gider. Bunun hayalini de kurmazsın.İkinci duygumuz bu durumda SABİT. İlerliyor muyuz? Evet... Bu arada MUTLULUK önceleri ivmeli artış grafiği çizerken, şu sıralarda stabil ilerliyor. İlişkideki o naaalet döneme yaklaşıyoruz. Bir taraf sürekli ilgi gösteriyor ilgi istiyor diğer taraf ooooflarda. Ağlamaları duyuyorum. "Ama sen hiç bööööyle yapmazdıııın!" "Sen artık beni eskisi kadar sevmiyosuuuuun" vs. Neydi hayalcik elele tutuşmak mı? Adam elini atar gider bu cümlelerden sonra ooooflarıyla... Oysa sen cevap olarak ne bekliyorsun? -Olur mu öyle şey hayatımın feleği pardon meleği, sevmez olur muyum? diyip elini tutmalı dimi? Yok canım öyle birşey, bunu diyorsa bile dişlerini sıkıp içinden şu cümleyi kuruyordur: "Olur mu öyle şey, hayatımın taaaa..., ille adama sövdürtcek yaaa, sevmeyenin allah belasını versin nerden çıkıyor bu konular anlamıyorum ki!" Mutluluk azalırken artık el tutma değil düşüncen, içinde KUŞKU, KORKU, ÜZÜNTÜ var. Elele dolaşan çiftler gözüne batmaya başlıyor: KISKANÇLIK boy gösteriyor. Derken hiç elini tutmaz oluyor, KIRGINLIK KIZGINLIK ÜMİTSİZLİK derken bi kaşlarını çatıyorsun bi ağlıyorsun bi bağırıyorsun, eskiden kahkahalar atarken. Heee o zaman diyeceksin ki, güleceğim günler yakın!
Çünkü dibin dibi yok! Yani senin duyguların tekneden denize düşmüş, en fazla batar. Dibindeki kumun metrelerce altına girmesi gibi birşey olamaz,korkma! Ayrıca sen duygularına can simidi atarsan su üstüne cıkıp başka tekneye de binebilir. Hatta yüzme öğretirsen of of of:)
Bütün kötü duyguları hissettik mi? Üzüldük, ağladık, suçladık, kıskandık falan fıstık; sonuç apaçık ortada bitmişsiniz, bu durumda o bizim minik hayalcik, duyguları cızzzzzlatacak cinsten. Güneş yanığı gibi dokununca acıyacak. Bırak dokunma dokundurtma da... Bekle geçecek. Tekrar güneşe çıkayım deme dozunu zaten aştın! O hayalcik düşündükçe ağlatacak, dokundukça sızlatacak. En iğrenç günleri bile özleyeceksin. Sonra da bronzlaşınca... Tatlııııım tekne değil gemi yanaşıyor gemiiii:)
20 Ocak 2011 Perşembe
Korkun yalnızlık mı yoksa onsuzluk mu?
Ne istediğini bilmeden birine kapılmak, içeriğini bilmeden bir işe girişmek gibi...
Onun hislerini düşünüp durursun, seviyor mu, özlüyor mu, uzaktayken beni düşünüyor mu, öperken gerçekten beni hayatına dahil etmek istiyor mu diye.
Hep "o"nları kötüledim ya, bugün biraz kendimize bakalım! Kendimize soralım gerçekten o mu istediğimiz yoksa başka bir arayış mı bizimkisi?
Herkesin sığınacağı birine ihtiyacı vardır. Anne babayla başlar bu ya da sen büyürken yanında olan kim varsa. Büyüdkçe özgürlük isterken onların yörüngesinden kopup başka yörüngeye adapte olmak istersin. Olmaz tabii ki, dostluklar aşklar söner gider sen kendi galaksinde savrulan gezegen olursun!
Peki aşkların da senin için aynı şeyi düşündülerse?
Elinden gelenin en iyisini verdin mi ona?
Sevdin mi cidden yoksa bi boşluk mu doldurdun?
Korkun yalnızlık mıydı yoksa onsuzluk mu?
Yapmadım dediğin şeyleri yaptın aslında farkında olmadan. Kıyasladın onu başkalarıyla, değiştirmeye çalıştın. Yalan söylemedin belki ama doğruları da söylemedin ki, gizledin.
Sen aslında onu gerçekten hiç istemedin, sadece yalnızlıktan korktuğun için sarılmıştın ona. Onsuzluk değildi seni korkutan. Gittiğinde ağladın ya, başkası gitse de ağlayacaktın.
Sen bencilin tekisin! Kendini sevdiğin için ağladın, onu değil. Sana yapılan haksızlık olabilir ama sen de haksızlık etmedin mi ona.En başta seviyorum derken bile seviyor muydun ki? Laf olsun! Sonra alışkanlık olsun..
O gitti, sen yalnız kaldın, yalnızlığına ağladın.
Simdi kalk bi aynada şişmiş gözlerine yalan söylemeden bak! Bi daha kendini yalanlarına kaptırma. Kendine güvendiğin zaman, senin için birisinin "işte o!" diyebileceğine inandığın zaman aç kalbini! Yoksa yalanların anlamı yok, ne kendini yıprat ne de yalandan "o"nu...
Onun hislerini düşünüp durursun, seviyor mu, özlüyor mu, uzaktayken beni düşünüyor mu, öperken gerçekten beni hayatına dahil etmek istiyor mu diye.
Hep "o"nları kötüledim ya, bugün biraz kendimize bakalım! Kendimize soralım gerçekten o mu istediğimiz yoksa başka bir arayış mı bizimkisi?
Herkesin sığınacağı birine ihtiyacı vardır. Anne babayla başlar bu ya da sen büyürken yanında olan kim varsa. Büyüdkçe özgürlük isterken onların yörüngesinden kopup başka yörüngeye adapte olmak istersin. Olmaz tabii ki, dostluklar aşklar söner gider sen kendi galaksinde savrulan gezegen olursun!
Peki aşkların da senin için aynı şeyi düşündülerse?
Elinden gelenin en iyisini verdin mi ona?
Sevdin mi cidden yoksa bi boşluk mu doldurdun?
Korkun yalnızlık mıydı yoksa onsuzluk mu?
Yapmadım dediğin şeyleri yaptın aslında farkında olmadan. Kıyasladın onu başkalarıyla, değiştirmeye çalıştın. Yalan söylemedin belki ama doğruları da söylemedin ki, gizledin.
Sen aslında onu gerçekten hiç istemedin, sadece yalnızlıktan korktuğun için sarılmıştın ona. Onsuzluk değildi seni korkutan. Gittiğinde ağladın ya, başkası gitse de ağlayacaktın.
Sen bencilin tekisin! Kendini sevdiğin için ağladın, onu değil. Sana yapılan haksızlık olabilir ama sen de haksızlık etmedin mi ona.En başta seviyorum derken bile seviyor muydun ki? Laf olsun! Sonra alışkanlık olsun..
O gitti, sen yalnız kaldın, yalnızlığına ağladın.
Simdi kalk bi aynada şişmiş gözlerine yalan söylemeden bak! Bi daha kendini yalanlarına kaptırma. Kendine güvendiğin zaman, senin için birisinin "işte o!" diyebileceğine inandığın zaman aç kalbini! Yoksa yalanların anlamı yok, ne kendini yıprat ne de yalandan "o"nu...
18 Ocak 2011 Salı
gel de Salkım'a sor
Hadi bi de burada söyleyim dedim. Bazen uzun yazmaya fırsat bulamıyorum. -Bazen dediğim son 1 aydır kafamı toplayıp oturmadım kağıt başına!- Sorularınızı burda aliiiiim diyorum: http://www.formspring.me/salkimnerde Noluuur Güzin Aplanuz olayum!
Oldu o zaman optmbye!
Oldu o zaman optmbye!
14 Ocak 2011 Cuma
iki annem
Benim 2 annem var. Biri doğuran büyüten biri yetistiren derler ya. Benimkisi öyle değil.
Ben doğmuşum büyümüşüm onun sayesinde onun emeğiyle... Benim için yapmış herşeyi. Ama tüm bu patırtıda bana kalmamış zamanı. Dışımdaki kabuk, ten, beden büyümüş, küçük kalbim açılamamış. Sonra bigün kıpırdanmış duygular, açılmak istemişler ama kime? Dost dediğim ihanet etmiş bana, yalnız otururken kimse duymayınca sesimi önce hayali yazılar yazmışım kafamda...
Bi mektupla başlamış herşey. Kızıma mektup... Sonra oyuna dönmüş, eski anılarla kendimi yazıp oynarken farketmemişim oluşan Salkım'ı. Sonra da bir es....
Sessizce Salkım Saçak olmuş içimde.
Annem demiş ki bi kızım daha oldu. Annem demiş ki bi kızım oldu! Biri büyüdüğümü anlayan gerçek annem, biri beni olgunlaştıran içimdeki benAnnem. Birinin büyüyen kızıydım, olgunlasınca işte kızım dedi; birinin yeni doğmuş kızı, ilk gözağrı!
Ben içimdekileri keşfettim içimdeki benAnnem 'N.E' sayesinde.
Adımı sordum ilk neden Salkım diye.....Cevabı yakın!
Ben doğmuşum büyümüşüm onun sayesinde onun emeğiyle... Benim için yapmış herşeyi. Ama tüm bu patırtıda bana kalmamış zamanı. Dışımdaki kabuk, ten, beden büyümüş, küçük kalbim açılamamış. Sonra bigün kıpırdanmış duygular, açılmak istemişler ama kime? Dost dediğim ihanet etmiş bana, yalnız otururken kimse duymayınca sesimi önce hayali yazılar yazmışım kafamda...
Bi mektupla başlamış herşey. Kızıma mektup... Sonra oyuna dönmüş, eski anılarla kendimi yazıp oynarken farketmemişim oluşan Salkım'ı. Sonra da bir es....
Sessizce Salkım Saçak olmuş içimde.
Annem demiş ki bi kızım daha oldu. Annem demiş ki bi kızım oldu! Biri büyüdüğümü anlayan gerçek annem, biri beni olgunlaştıran içimdeki benAnnem. Birinin büyüyen kızıydım, olgunlasınca işte kızım dedi; birinin yeni doğmuş kızı, ilk gözağrı!
Ben içimdekileri keşfettim içimdeki benAnnem 'N.E' sayesinde.
Adımı sordum ilk neden Salkım diye.....Cevabı yakın!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)